20 Haziran 2015 Cumartesi

10. İHTİYAR


İÇİNDEKİLER

VESÂYÂ
(VASİYETLER)
Vasiyet Edilmeleri
Caiz Olan Şeyler
Komşulara, Ashâra,
Ahtâna ve Aileye Yapılan Vasiyetler
FERÂİZ     
Ölünün Terekesi     
(Bıraktığı Mirası) Sıra İle Dört Hak Bağlanır      Mirasçı  (Varis) Olma Sebepleri Üçtür     
Terekeye Hak         
Kazananlar - On Sınıf     
Mirasçı Olmaya Engel
Olan Durumlar Dörttür     
Farz Olan Hisseler
ve Bunlara Hak Kazananlar
ASABELER     
Asabe İkiye Ayrılır
Neseb Yoluyla Olan     
Asabeler Üç Kısımdır
HACB     
Avil / Yükselme      
Red Meseleleri       
Zevi'l-Erhâm   
Birlikte Boğulan ve Enkaz Altında Ölenler     
Ana Karnındaki Çocuğun ve
Mecusinin Mirasçı Olması      
Münâseha /
Hisselerin Vârislere Geçirilmesi
Ferâizin Hesabı
Terikenîn Bölünmesi
Mirasçılardan Bir Kısmının Anlaşma
Neticesinde Aradan Çıkması

**

VESÂYÂ

(VASIYETLER) [11] 
161 - Vasiyette bulunmak mendüptür.
Vasiyyet, vasiyyet eden (mûsî)’e ait bir takım ihtiyaçlar - (tekfin ve teçhiz) in yerine getirilişinden ve borçlarının ödenmesinden sonra eda edilir.
162 - Vasiyet, malın üçte biri üzerinden takdir olunmuştur ve Müslüman için vasiyet edilmiş olsun gayrı Müslim için olsun, mirasçı­ların iznine bağlı olmadan, malın üçte birini mirasçı olmayan birisine vasiyet etmek geçerli olur.
2) Malın üçte birinden fazla olan miktar ve vasiyet edenin katiline (S) ve mirasçısına yapmış olduğu vasiyet vârislerin izinleri ile geçerli olur.
163 - Vârislerin, mûsî (vasiyet eden)in ölümünden önceki değil de sonraki icazet (izin)leri geçerlidir.                  
164 - Vasiyet, bağışlaması sahih (geçerli) olan kimseler tarafından yapı­lınca sahih olur.
165 - Vasiyetin, malın üçde birinden az olması müstehaptır. Mi­rasçılar fakir olup kendilerine düşecek hisse ile zenginleşemeyeceklerse vasiyette bulunmamak daha iyi olur.
166 - Cenin (anne karnındaki çocuk) için vasiyette bulunmak, cenini vasiyet etmek, cenini istisna ederek anneyi vasiyet etmek sa­hihtir.
167 - Malın ve mirasçıların ölüm anındaki mevcudiyetlerine ve vasiyetin de (kendisine vasiyet edilen şahıs tarafından) ölümden sonraki kabulüne itibar olunur.
168 -Vasiyet edenin, söz ve fiili ile vasiyetinden dönmeğe hakkı vardır. İnkârında ise ihtilâf mevcuttur.
169 -Mûsâ leh (kendisi için vasiyet edilen) vasiyeti kabul eder ve sonra vasiyet edenin yüzüne karşı red ederse, bu, red olur. Eğer yü­züne karşı reddetmemişse bu, red olmaz.
170 - Vâsi aciz bir kimse olursa hâkim onun yanına yardımcı olarak başkasını katar. Köle yahut gayrimüslim veya fâsık bir kimse olursa on­ların yerine başkalarını getirir.

171 - Kölesini vasî tayin edenin mirasçıları arasında büyük bir kim­se varsa, bu vasiyet sahih olmaz. Mirasçıların hepsi de küçükse caiz olur (SM).
172  - İki vasiden biri diğeri olmadan tasarruf edemez (S). Vasilerden biri ölünce hâkim onun yerine başkasını tayin eder.
173 - Vasî olan kimse, başkasını vasî tayin edince bu ikinci vasî her, ikisinin de tereke (bırakmış olduğu miras) sinde vasî olur.
174 - Vasînin zengin için, yetimin malı ile havaleyi kabul eylemesi caizdir. Çocuğun menfaati olduğunda ona malını satması ve onun malı­nı kendisi için satın alması da caiz olur (SM).
175 -Vasî yetimin malını  borç alamaz. Eğer vasî çocuğun babası ise borç alabilir. Her ikisi de yetimin malını borç veremezler. Hâkimin ise borç verme salâhiyeti vardır.
176  -Vasî, yetimin malını tasarruf etmede dededen daha salâhiyetlidir.             
177 - Vasinin ölü lehine şahitliği caiz olmayıp aleyhine şehâdeti ca­iz olur. Vasînin, mirasçılar büyük olduklarında lehlerine şahitliği caiz­dir. Fakat küçük iseler caiz olmaz (SM).


178 - Bir kimse, kölesinin hizmetini, evinde oturulmasını ve bu ikisinin gelirini sürekli  ve belli bir müddetle vasiyet edebilir. Bu iki­sinin kıymeti terekenin [12] üçte birinden çıkarsa kendisi için vasiyet edi­len kimse (mûsâ leh) köleyi istihdam eder, evde oturur ve gelirlerini alır. Bunları ücretle çalıştıramaz, kiraya veremez, ölünün bu ikisinden başka malı yoksa köle iki gün mirasçılara, bir gün vasiyyet edilen şahsa hizmet eder. Mûsâ leh ölünce de tamamen mirasçılara intikal eder.
179 -1) Bir kimse bahçesinin meyvesini vasiyet ederse mûsâ leh, vasiyet edenin ölümü sırasında mevcut meyveleri alır. Eğer "daimî" kaydı konulmuşsa yaşadığı müddetçe bahçenin meyveleri onun olur. Bahçenin geliri vasiyet edilmişse hazırdaki ve gelecekteki gelirler mûsâ lehindir.
2) Bir kimse koyunlarının yününü yahut yavrularını veya sütünü vasiyyet etmişse; ister "daimî" kaydım koymuş olsun, ister koymasın bu vasiyyet sadece ölümü esnasında mevcut olanlara mahsustur.
180 -Hastalık halinde azad etmek, hibe etmek ve bağışlamasına ucuza satmak (muhâbât)[13] vasiyette bulunmak sayılır. Muhâbât (yâni çok ucuza satmak) azaddan önce olmuşsa azad etmeğe takdim olu­nur. Sonra olursa azadla eşit olur (SM).                                   .     *
181 -Allah Telalaya ait hakların ödenmesi vasiyet edilince önce farz olanlar yerine getirilir. Hepsi farz olmakla eşit olur ve mirasın da üçde biri bunları karşılamazsa vasiyyet edenin, vasiyyet sırasına göre, yeri­ne getirilirler. Vacib olmayanlarda, vasiyet edenin önce söylediği önce yerine getirilir.
Terekenin üçte biri, bir şahsa ve altıda biri diğer şahsa vasiyet edilince; terekenin üçte biri, ikili-birli olarak ikisi arasında taksim edilir.

182 -Terekenin üçte biri (1/3) bir şahsa ve altıda biri 1/6 diğer bir şahsa vasiyet edilince (mirasçılar buna razı olmazlarsa) terekenin üçte biri aralarında ikili-birli olarak taksim edilir.
183 -Bir kimseye terekenin üçte biri diğer bir kimseye de üçte biri yahut yarısı veya tamamı (SM) vasiyet edilince (mirasçılar izin vermedikleri takdirde) terekenin üçte biri aralarında eşit olarak taksim edilir ve mûsâ leh üçte biri aşan miktarı çarpma yapamaz (SM). Ancak yukarıdaki mesele hükmünden muhâbât, siaye (kölenin kıymeti karşılığın­da kazanç sahasına atılması) ve derâhim-i mürsele (kesirli ifade edil­meyen) hariçte kalır.
184 -Bir kimse malından, bir hisse vasiyet etmişse mûsâ leh altıda bir (SM) hisse alır. Bir cüz - (parça) vasiyet edilmişse mirasçı ona dile­diği kadar verir, iki oğlu bulunur ve bir oğluna düşen pay kadarını vasiyet etmişse mûsâ leh terekenin üçte birini alır.
185 - Bir kimse dinar paralarının veya koyunlarının üçte birini va­siyyet ettikten sonra bunun üçte ikisi helak olup geriye üçte biri kalsa bu miktar terekenin üçte birinden çıktığı takdirde tamamen mûsâ leh’e verilir-(Z). 'Çek bir cinsten olunca ölçülen, tartılan ve giyilen şeyde de hüküm böyledir. Eğer muhtelif cins iseler geriye kalanın üçte biri mûsâ lehin olur. Köle ve evlerin hükmü de bunun gibidir.
186 -Bir kimse, malının üçte birini: Zeyd ve Amr’e vasiyet edip, Arar ölü olsa malın üçte biri Zeyd'in olur. Eğer; “malımın üçde biri Zeyd ile Amr arasında vasiyyettir" dediyse Zeyd, üçte birin yansını alır.
187 - Bir kimse, malından bin lira birisi için vasiyette bulunur ve kendisinin para olarak değil de ayn olarak malı ve ayrıca alacağı bulun­sa, bu bin lira aynî malın üçte birinden çıkıyorsa mûsâ leh’e aynî maldan verilir. Eğer bin lira, aynî malın üçte birinden çıkmazsa ayn’in üçte biri ile alacaktan tahsil edilenin üçte birinden bin lirayı tamamlayıncaya kadar alınır.
188 - Bir kimse, malının üçde birini falan adama ve fakirlere vasiy­yet etmişse; üçde birin yarısı o falan adama, diğer yarısı da fakirlere ve-, rilir (M).
189 - îki adamın her ilcisine de yüzer lira vasiyyette bulunup, sonra üçüncü bir adama "Seni de o ikisi ile beraber ortak ettim" derse bu üçün­cü kişi her yüz liranın üçde birini alır.
190 - Bir kimse; "falanın bende bir alacağı var" deyip mirasçılar da onu tasdik ederlerse, terekenin üçte birine kadar tasdik etmiş olurlar:
191 -Hem vârise ve hem de vâris olmayan birisine vasiyet yapılır­sa, vasiyet edilen şey  (mûsâ bih)in yarısını vâris olmayan alır. Vârisin olan diğer yarısı da iptal olur.

192 -Komşulara, Ashâra,

Ahtâna ve Ehle Yapılan Vasiyetler 

a)    Bir kimsenin komşularına yaptığı vasiyyet, o kimsenin evine, ev­leri bitişik olanlaradır (SM).
b)    Ashâr (Dünürler): Bir kimsenin hanımı tarafından olan bütün zî rahm-i mahremleridir.
c)    Ahtân  (Damatlar, enişteler ve dünürler gibi) bir kimsenin ken­disine mahrem olan kadınlardan hepsinin kocalarıdır.
d)    Ehl: Bir kimsenin ehli; onun sadece hanımı  (zevcesi) demektir (SM).
e)    Âl: Bir kimsenin ehli beyti (En yukardaki dededen itibaren neseb münasebeti bulunanların hepsidir.
f)       Neseb ehli: Bir kimsenin babası tarafından kendisine nesep ya­kınlığı olanların hepsidir.     
g)    Cins: Bir kimsenin cinsi, o kimsenin babasının evinin halkıdır.
193 - a) Bir kimsenin "akrabasına" yahut "zevi’l arabetine" veya "erhamına" yahut "zevi'l-erhamına veya ensabına" vasiyyette bulunsa vasiyyet edilen şey (mûsâ bih)’in ana-baba ve çocuklar hariç bütün zî rahmi mahremlerinden en az iki kişiye verilir (SM). Ced (dede) hak­kında ise iki rivayet vardır. Yukardaki durumda el-akrebu fel-akreb (en yakın ondan sonra gelen yakın) kaidesine itibar edilir. Eğer,  vasiyet eden kimsenin bir amcası ve iki de dayısı bulunsa; vasiyet edilen şeyin yarısını amcası diğer yarısını da iki dayısı alır (SM). İki amca, iki de dayı olduğunda vasiyyet edilen şeyin tümü yalnız amcaların olur (SM).
  1. Eğer vasiyet edenin bir tek amcası olsa, üçte birin yarısını alır (SM). Bir amcası bir halası ve bir de dayısı bulunsa, vasiyet eşit olarak amca ve halaya ait olur.
  2. Bir kimsenin "zî-karabetine veya zî-nesebine" yapmış olduğu vasiyetlerde de durum yine yukardaki gibidir. Şu kadar var ki bu sefer bir tek kişi hepsini alır. Bu kimsenin zî-rahmi mahremi yoksa vasiyyet batıl olur (SM).
194 -Falanın oğullarına diye vasiyet edilip o kimse de Benî Temîm gibi bir kabilenin babası ise bu vasiyet erkekleri, kadınları, fakir ve zenginleri içine alır. Eğer bunlar sayılamazlarsa vasiyet geçersiz olur. Kendisine vasiyet olunan kişi bir kabilenin değil de bir soy ve nesilin babası ise vasiyet hususî olarak erkeklere (SM) ait olur.
195 - Falan kabilenin "yetimlerine yahut körlerine veya yatalak hastalarına veya dullarına" vasiyyet yapılmışsa onlar sayılabiliyorsa bu vasiyyet fakir olanlarını da zengin olanlarını da içine alır. Fakat sayı­lamazlarsa yalnızca fakir olanlara ait bulunur.
196 -"Falan adamın mirasçılarına" diye yapılan vasiyette erkekler kadınların iki katı pay alırlar. "Falan adamın çocuğuna" diyerek va­siyet yapılmışsa kadın, erkek bu vasiyetten eşit hisse alırlar.
197 - Bir şahsın çocukları adına yapılan vasiyyetlere, o şahsın oğlu­nun çocukları (torunları) dâhil edilmezler. Ancak kendi çocukları bu­lunmadığında oğlunun çocukları dâhil olur. Kızından olan torunları ise katılmazlar.
198 -Bir kimse, mevlâları (köleleri) [14] adına vasiyet edince, bu vasiyet, sıhhatinde ve hastalığında azad ettiği kölelerine ve bunların er­kek ve kız çocuklarına ait olur. Yukardakilerin bulunmayışı müstesna buna mevlâların mevlâları dâhil edilmez. Eğer o kimsenin bir mevlâsı ve bir de mevle'l-müvâlati bulunursa vasiyet edilen şeyin yarısı mevlânın ve geri kalan da mirasçılarının olur. Bu vasiyeti yapan kim­senin kendisini azad etmiş olan mevlâları (efendileri) ve kendisinin azad ettiği mevlâları (köleleri) bulunursa bu vasiyeti geçersiz olur.

 FERÂİZ [15]


199 - Ölünün Terekesi
(bıraktığı mirası) Sıra İle Dört Hak Bağlanır 

a)    Bir ölünün terekesinden önce (israf ve cimriliğe kaçmadan) tereke mikdarına münasip şekilde ölünün defin ve teçhiz masrafları çıkartılır.
b)    Sonra geri kalan malın tamamından borçları ödenir.
c)    Borçlar ödendikten sonra geriye kalan malın üçte bir (1/3) in­den vasiyetleri yerine getirilir.
d)    Geriye kalan mal, vârisleri arasında bölünür.

200 - Mirasçı  (Varis) Olma Sebepleri Üçtür

a)    Rahim (nesep/soy)
b)    Nikâh,
c)    Velâ  (köle azad edenin o köleye olan yakınlığı).

201 - Terekeye Hak kazananlar On Sınıf 
a)    Hisse sahipleri  (ashâb-ı feraiz)
b)    Neseben  (soy itibariyle olan) asabe,
c)    Sebeben asabe ki, köleyi azad eden kimsedir,
d)    Köleyi azad edenin binefsihi (aslen) asabesi,
e)    Red sahipleri (ashab-ı red)
f)       Zevi'l-erham,
g)    Mevlâl-müvâlât - Velâ sahibi: (Bir kimsenin bir takım şartlarla başka birisini veli edinmesi ki, bahsinde geçmiştir).
h)    Nesebi kimden olduğu sabit değilken nesebi ikrar olunan = (mu-karnın leh),
i)       Terekenin üçte birinden fazla kendisine vasiyyet edilen  (mûsâ leh),
j)       Beytü'1-mal  (devlet hazinesi).

202 - Mirasçı olmaya mani olan haller dörttür 

a)    Adam öldürme (Yakın akrabasını öldüren kimse onun malından hak alamaz),
b)    İki ayn dinden olmak,
c)    Hükmen iki ayrı memleketten olmak. (Bu gayrimüslimler için­dir).


Farz Olan Hisseler ve Bunlara Hak Kazananlar

203 - Allah Teâlânın kitabında geçen muayyen hisseler (farzlar) altıdır:
a)    Sekizde bir (1/8) - sümün,
b)    Altıda bir (i/6) - südüs,
c)    Dörtte bir (1/4) – rubu’,
d)    Üçte bir (1/3) - sülüs,
e)    Yarım (1/2) - nısıf,
f)       Üçte iki (2/3) - sülüsan.
204 - Muayyen hak sahiplerinin (ashâb-i ferâizin) hisselerini Allah Teâlâ şöylece belirtmiştir [16]:
a)    Zevcenin iki hali vardır: a) Sekizde bir  (1/8), b) dörtte bir(  ¼).
b)    Kocanın iki hali var: a) Dörtte bir  (1/4), b) Yarım  (1/2).
c)    Bir kızın bir durumu vardır: Yarım  (½).
d)    Bir kız kardeşin bir hâli var: Yarım (1/2).
e)    Annenin iki hâli vardır:
·        Baba ile ve ana bir kardeşten bir tane  bulununca altıda bir, (1/6) alır.
·        Anne; ana bir kardeşlerden iki ve daha fazlası bulununca üçte bir  (1/3) alır.
     f.)Babanın bir hissesi belirtilmiştir, o da altıda bir, (1/6) dir.
     g) Ana bir kardeş bir tane ise altıda bir, (1/6) hisse alır.
     h) Ana bir kardeşler iki veya daha fazla olursa üçte bir, (1/3) hisse alırlar.
     ı) Birden fazla kızların üçte iki, ( 2/3) hissesi vardır.
     j) Birden fazla kız kardeşin üçte iki, ( 2/3) hissesi vardır.

ASABELER

205 - Asabe ikiye ayrılır

1) Neseb(soy) itibarı ile olan asabe,
2) Sebeben asabe.
206 - Neseb itibari ile olan asabeler üç kısımdır
 A) Kendi başına (aslen) asabe, ölüye nispet edilince araya kadın­lar girmeyen bütün erkeklerdir ki, bunlar dört kısımdır:
1) Ölünün cüzleri: Oğulları, sonra oğullarının oğulları ve aşağıya doğru oğullarının oğullarıdır.
2) Ölünün asılları: Ölünün babası (ye yukarıya doğru) dedesidir.
,3) Ölünün babasının cüzleri: (Ana-baba bir yahut baba bir erkek kardeşleri) sonra bunların erkek çocukları,
4) Ölünün dedesinin cüzleri: Yani ölünün amcaları sonra bunların oğulları, sonra babanın amcaları, sonra bunların oğulları, sonra dede­nin amcaları sonra bunların oğulları ve bu böyle devam edip gider...
207 - B) Başkası ile birlikte asabe (bigâyrihi asabe): Kendi erkek kardeşleri ile beraber bulundukları takdirde asabe olan dört kısım ka­dınlardan ibarettir:

1) Ölünün oğlu ile beraber kızları,
2) Ölünün oğlunun oğlu ile beraber oğlunun kızları (oğlundan olan erkek ve kız torunları),
3)  Ölünün ana-baba bir kız kardeşleridir ki, erkek kardeşleri ile asabe olurlar.
4) Ölünün baba bir kız kardeşleridir ki, bunlar da erkek kardeşleri ile asabe olurlar.                   
208- C) Başkasının bulunması ile asabe (mea gayrihi asabe): Ölü­nün ana-baba bir veya baba bir kız kardeşleridir. Bunlar ölünün kızları veya oğlunun kızları ile beraber bulununca asabeden olurlar.
209 - Zinadan doğan çocukla lian yolu ile nesebi red edilen çocukla­rın asabeleri annelerinin velileridir.
210 - Köle azad eden kimse, kendi başına (binefsihî) asabedir. Sonra asabesi, "Neseb itibarı ile olan asabe" söylenen tertip üzere de­vam eder. Bu, asabelerin en sonuncusudur.

HACB  


211 - Altı kişi vardır ki bunlar asla tam hacb ile mahcûb olmazlar.

Hacb Çeşitleri 

Hacb iki çeşittir: a) Kısmen hacb, b) Tamamen hacb. Hacb men etmek, kal­dı mı ak demektir, istilahda hacb:  "Belli bir şahsın, terekeden hissesini, diğer bir şahsın bulunuşuna bağlı olarak tamamen veya kısmen men etmek, kaldırmak"tır.
Hâcib: Hacb eden. Mahcûb: Hacb edilen, hissesi men edilen, hissesi kaldırılan.
  1) Baba, 2) Oğul, 3) Koca, 4) Anne, 5) Kız, 6) Zevce - (hanımı)dır. Bunlardan başkasında ise yakın olan uzak olanı hacb eder.
212 - Ölüye bir şahıs sebebi ile bağlanan kimse, arada o şahıs var iken onunla beraber mirasçı olamaz. Ancak ana bir çocuklar vâris olur­lar.                                                                               
213 -Gayri müslim, katil ve köle gibi verasetten mahrum olanlar başkalarını asla hacbetmezler.
214 -Hacb edilmiş (mahcûb) olan ise başkalarını hacb eder. Ölü­nün babası; kız ve erkek kardeşlerini hacb eder. Onlar da annelerinin hisselerini üçte bir (1/3 den altıda bir (l/6)e indirirler.
215 - Ana-baba bir erkek ve kız kardeşler; ana-baba bir erkek kar­deş ve ötekiler sebebi ile düşerler.
216 - Baba bir erkek ve kız kardeşler; ana-baba bir erkek kardeş ve ötekiler sebebi ile düşerler.
217 - Ana bir erkek ve kız kardeşler; çocuk, oğlan çocuğu, baba ve dede sebebi ile düşerler.
218 - Gerek anne tarafından olsun, gerek baba tarafından olsun bü­tün nine (cedde)ler; anne sebebi ile düşerler ve baba tarafından olan nineler de baba sebebi ile sakıt olurlar.
219 - Mirasçı veya hacb edilmiş kimseler olarak, yakın ve  uzak kadınları hacb ederler. 
                                             

Avil

(Yükselme)  

220 - Avil, farz sahiplerine verilen hisselerin toplamının meseleyi teşkil eden sayıdan fazla olmasıdır ki, farz sahiplerinin hisselerine göre haklarında bir noksanlaşma olur.
221 - Miras meselelerinde kullanılan mahreçler: 2,  3,  4,  6,  8, 12,  24 olmak üzere yedidir. Bunlardan dördü avl etmez ki, onlar da 2,  3,  4,  ve 8 sayılarıdır. Diğer üçü ise avl eder, bunlar 6, 12 ve 24'dür.
Altı  (6), tek ve çift olarak on  (10)a kadar avl edebilir. On iki (12) de 13, 15, ve 17 ye kadar avl edebilir. Yirmi dört  (24), sadece 27'ye avl eder.

Red Meseleleri 

222 - Red; avlin zıttıdır. Muayyen hisse sahiplerine (ashab-ı feraize) hisseleri verildikten sonra geriye hisse kalır ve bunu alacak bir asa­be (mirasçı) bulunmazsa, bu geri kalan hisse, yine muayyen hisse sa­hiplerine hisseleri mikdarınca geri çevrilip verilir. İşte buna red denil­mektedir. Ancak karı ile kocaya red yapılmaz.   .
223 - Red; bir cins, iki cins ve üç cins kimseler üzerinde meydana ge­lir. Sonra mesele iki durumdan hâli olmaz:
1) Ya geriye kalan miktar, kendilerine verilmeyenler bulunur.
2) Yahut da kendilerine verilenler bulunur. Bu ikincisinin de iki du­rumu vardır:
a) Yalnız bir cins kendilerine verilenler (red yapılanlar) bulunur.
b) Yahut iki veya daha çok cins kendilerine verilenler bulunur. (Karı-koca bulunmayıp) yalnız bir sınıf kendilerine verilenler bulu­nunca tereke bunların sayısına bölünür.
Eğer üzerlerine red yapılanlar iki veya daha çok cinsten olurlarsa mesele bu farz sahiplerinin hisseleri toplamından olur. Fazla gelen düşürülür.

Zevi'l-Erhâm     

224 -Yakın olan her kimse hisse (farz) sahibi olmadığı gibi asabe de değildir.
225 - Zevil-erhâm, asabeden olanlar gibidir. Eğer (muayyen hisse sahiplerinden biri veya asabeden bir kimse bulunmayıp) zevi'l-erhâmdan bir tek kişi bulunursa malın hepsini alır.
226 - Ölüye en yakın olan uzak olanı hacb eder.
227 - Zevi'l-erhâm dört sınıfa ayrılır:
1. Ölüye nisbet edilenler: Bunlar ölünün kızlarının çocukları ve oğlunun kızlarının çocuklarıdır.
2) Ölünün nisbet edildiği kimseler: Ölünün fâsid olan dedeleri ve fâsid olan nineleridir [17].
3) Ölünün ana ve babasına nispet edilenler: Ölünün bütün kız kardeşlerinin çocukları, bütün erkek kardeşlerinin kızları ve ana bir er­kek kardeşlerinin çocukları.

228 - Birlikte boğulan ve çökme yüzünden helak olan bir topluluk­tan kimin daha önce öldüğü bilinmezse her ölünün malı mirasçılarından sağ kalanlara verilir

Ana Karnındaki Çocuğun ve Mecusinin Mirasçı Olması

229 - Mecusî (ateşe tapan) batıl nikâhlar yüzünden mirasçı ola­maz. Mecusî iki akrabalık toplandığı zaman, eğer bu akrabalıklar iki şahsa dağıldığında o iki şahıs bu iki akrabalık sebebiyle vâris oluyorlar­sa Mecusi de kendinde toplanan iki akrabalık sebebiyle mirasçı olur.
230 - Anne karnındaki çocuk mirasçı olur ve onun hissesi kendi adına durdurulur.

Münâseha

(Hisselerin Mirasçılara Geçirilmesi)


231 - Münâseha: Bir ölünün malı taksim edilmeden mirasçılardan bazılarının daha ölmesidir. Bunda asıl olan birinci ölünün farz (muay­yen ve mukadder) olan hissesi ile ikinci ölünün farz olan hissesinin tas­hih edilmesi (terekeyi bölünebilir şekilde mesele şekline kovmaktır [18].  Eğer birinci ölünün farz olan hissesinden ikinci ölünün hissesi kendi mi­rasçılarına bölünürse her iki mesele de sahih olmuştur.
232 - Eğer birinci ölünün hissesinden, ikinci ölünün hissesi kendi mirasçılarına bölünemez (yâni her ölü için ayrı bir mesele yapmak gere­kir) ve birinci meseleden ikinci ölüye isabet eden hisseleriyle meselesinin tashihi arasında muvafakat var ise ikinci tashihin vefkı birincinin tas­hihi ile çarpılır [19].
233 - Birinci meseleden ikinci ölüye isabet eden hisseler ile ikinci meselenin tashihi arasında muvafakat olmazsa ikinci tashihin tamamı birinci ile çarpılır. Çıkan sonuç her iki meselenin de çıkış yolu olur.
234 - 1) Taksim şöyle yapılır: Birinci ölünün mirasçılarının hissesi kendi meselelerinin tashihi ile çarpılmış olan sayı ile çarpılır. Sonra da ikinci ölünün mirasçılarının hisseleri birinciden kendisine intikal etmiş olanın tamamı ile yahut onun vefkı ile çarpılır
2) Üçüncü bir kimse de ölünce ilk iki meselenin tashihi yapılır. Sonra eğer o ikisinden veya birinden ise üçüncünün hisseleri o ikisi ile bera­ber nazara alınır ve bu kendi meselesine bölününce üç mesele de sahih olmuş olur. Eğer bölünemezse bunun meselesi veya vefkı ilk iki mesele­nin tashihi ile çarpılır. Üçüncüden alacağı olanlarınki de, üçüncü ölü­nün hisseleri veya vefkı ile çarpılır. Dördüncü ve beşinci kimseler ölseler yine böyle olur.

Ferâizin Hesabı

235 - Kur'an-ı Kerîm'de tayin edilmiş olan hisseler iki çeşittir:
1.  Çeşit: Yarım; 1/2, dörtte bir; 1/4, sekizde bir; 1/8 dir.
2.  Çeşit: Üçte iki; 2/3, üçte bir;  1/3, altıda bir; 1/6 dır.

Yarım; 1/2'in mahreci (paydası) 2, dörtte bir;  1/4'inki 4, se­kizde bir;  1/8'inki 8, üçte bir;  1/3 ve üçte iki;  2/3'ninki 3, Altıda bir;  1/6 ve altıda iki;  2/6'ninki de 6 dır.
237 - 1) Birinci çeşitten yarım, (1/2), ikinci çeşidin hepsi veya birisi yahut ikisi ile birleşirse mesele 6 sayısından kurulur.
2) Birinci çeşitten dörtte bir, (l/4) ikinci çeşidin hepsi veya bazısı ile birleşirse mesele 12 sayısından kurulur.
3) Birinci çeşitten olan, (1/8) sekizde bir, ikinci çeşidin hepsi veya biri ile birleşirse mesele 24 sayısından kurulur.
4) Hisseler tashih olunup her ferikin hisseleri bunun üzerine bölünebiliyorsa çarpmaya lüzum kalmaz.
5) Hisseler kesirli olunca kendilerine kesirli hisse düşenlerin adedi asıl mesele ile çarpılır. Avliyyeden ise avli ile çarpılır. Çarpma sonucu, meselenin tam mahreci olur.
6) Eğer hisseleri adetlerine muvafık [20] olursa sayılarının vefkı asıl mesele ile çarpılır.
7) İki fırkanın hissesi kendilerine kesirli bölününce her fırkanın hisseleri ile sayıları arasında sonra da iki sayı arasında muvafakat ara­nır.
8) İki sayı birbirine eşit olduklarında, sayılardan biri meselenin aslı ile çarpılır.
9) İki sayı arasında tedahül var ise yani iki sayının büyük olanını küçük sayı kesirsiz bölerse büyük sayı asıl mesele ile çarpılır.
10) İki sayı arasında muvafakat var ise ikisinden birinin vefkı diğe­ri ile çarpılır. Çıkan sonuç da asıl mesele ile çarpılır.
11) İki sayı arasında mübayenet var ise yâni iki sayının küçüğü büyüğünü bölemez ve üçüncü, bir sayı da bunları bölemezse her biri di­ğeri ile çarpılır. Sonra netice toplamları da asıl mesele ile çarpılar.
12) Uç veya daha çok fırkanın hisseleri kendilerine tam bölünenle-, yip kesirli çıkınca önce sayıları ile hisseleri arasında ortaklık aranır. Sonra her birinin sayıları arasında ortaklık aranır. Sonra iki fırka ara­sında tedahül, eşitlik (mümaselet), muvafakat ve mübayenet oldu­ğunda yapılan işlemler gibi işlem yapılır. Fırkalar ile hisseleri arasında­ki çarpma neticesi hissenin cüz'ü olarak isim alır. Bu da asıl mesele ile yapılır.   

Mirasın  Bölünmesi


238 –  Miras, dirhem veya dinar paradan ibaret olup mirasçıların hisselerine göre bölünmek istenildiğinde meselenin tashihi neticesinde her mirasçıya düşen hisse tereke ile çarpılır. Sonra yekûnu asıl mesele­ye bölünür.
239 - Eğer tereke ile meselenin tashihi arasında muvafakat var ise meselenin tashihinden her mirasçıya düşen hisse terekenin vefkı ile çar­pılır, sonra yekûn meselenin tashihinin vefkıne bölünür ve mirasçıya düşen pay meydana çıkar.
Alacaklılar arasında da terke bu şekilde pay edilir. Borçların tamamı mesele yerine geçirilir ve alacaklıların alacak miktarları vârisin hissesi yerine konulur.

Mirasçılardan Bir Kısmının Anlaşma

Neticesinde Aradan Çıkması

240 - Alacaklılardan yahut mirasçılardan biri, terikeden bir mal karşılığında anlaşarak aradan çıkınca o kimse hiç yokmuş gibi atılır. Atılanın hissesi düşürüldükten sonra geriye kalan miktar mirasçılara hisselerine göre bölünür.
---------------------

DİPNOTLAR VE KELİMELER 

[12] Tereke: Ölen bir kimsenin geride bıraktığı maldır.
[13] Muhâbât: Bir malı değerinden çok düşük fiyatla vermektir. 100 L. kıymetindeki bir malı 50 L.ye vermek gibi.
Zevil Ehram: Birbirine mirasçı olan akraba.
Zi Rahmi Mahrem: Bir erkeğin ve kadının nikâhlanıp hiç evlenmeyeceği, kan bağı ile olan soydan akrabası.
Zî rahm-i Mahrem Şunlardır:
Erkekler: 1) Baba, 2) Baba ve annesinin babası, 3) Oğlu, oğlunun oğlu, 4) Erkek kardeşi, 5) Erkek kardeşinin oğlu, 6) Kız kardeşinin oğlu, 7) Amca, dayı.
Kadınlar: 1) Anne, 2) Anne ve babasının annesi, 3) Kızı, kızının kızı, 4) Kız kardeşi, 5) Kız kardeşinin kızı, 6) Erkek kardeşinin kızı, 7) Hala, teyze. (İbn-i Âbidîn)
Amca, dayı, hala ve teyze kızı ve yenge yani kardeşin hanımı, zî rahm-i mahrem değildir. Yani bu beş kadın yabancı demek olup, bunların açık yerlerine bakmak, başı, kolu açık iken konuşmak, halvet etmek (yalnız bir arada kalmak) haramdır. (M. Zihni Efendi)
Akıl ve baliğ olmayan (akıllı ve ergenlik çağına gelmemiş) oğlan ve her yaştaki evlenmemiş veya dul kız ve hasta veya kör adam fakir olup, babaları yok ise, nafakalarını vermek zengin olan zî rahm-i mahremleri üzerine miras miktârı ile farz olur. (Ubeydullah bin Mes’ûd) bu bilgiler tercüme eden tarafından değil, benim tarafımdan eklendi - akn.
[14].Mevlâ: Hem efendi ve hem de köle manasına gelir. Burda köle manasında kullanılmıştır.
Mevle'l-Muvâlât Nedir:  Kelime anlamıyla "yardımlaşma sözleşmesi" demek olan mevle'l-müvâlât, fıkıhta, bir gayrimüslimin îmân ederek, bir Müslümanla, ihtiyaç olursa Müslüman'ın diyet borcunu ödemesi, buna karşılık kendisine mirasçı olması üzerine yapılan bir anlaşmadır.
[15] Ferâiz: Farz kelimesinden türeyen "fariza" kelimesinin çoğuludur. Farz, lügâtta, takdir etmek, kesmek, beyan ve açıklama manalarına gelir. Al­lah Teâlâ Kuranda: "... O halde tayin ettiğiniz (o mehr)in yarısı onların­dır" (Bakara - 237) buyurur. Burada takdir manasınadır. Hâkimin nafaka takdir etmesine de, "hâkim nafakayı farz kıldı" denilir, "indirdiğimiz ve be­yan ettiğimiz, açıkladığımız bir suredir" (Nûr - 1) ayetinde "farz" beyan ve açıklama mânasında kullanılmıştır. Farenin elbiseyi kesmesinde de bu ke­lime, kesmek, parçalamak manalarını ifade eder.
Istılah da farz:  kitap, mütevatir sünnet ve icma gibi katî delille sabit olan hükümdür. Fıkhın bu bahsi "Feraiz" olarak isim aldı. Çünkü feraiz; takdir edilmiş, katı ve açıklanmış hisselerden ibarettir. Katî delillerle sabittir. Böy­lece feraiz, lügat mânâsını yahut da ıstılahı mânasını içine almış bulunuyor.

Fıkhın bu bölümü iki yönden bu isimle hususiyet kazanmıştır. 1- Allah Teâlâ bu isimle isimlendirmiş ve "Allah Teâlâdan bir farizadır" (Tövbe - 60, Nisa, a: 11) diye buyurmuştur. Hz. Peygamber de bu bölümü böyle isimlen­dirmiş ve "Feraizi öğreniniz" (Buharı, Davûd) buyurmuşlardır. 2- Allah Teâlâ, namazı, orucu ve diğer ibadetleri mücmel olarak ifade ettiler ve mikdarlanm açıklamadılar. Hâlbuki feraizden bahsettiler ve hisse­lerini açıkladılar. Noksana ve fazlaya ihtimali olmayacak şekilde tam olarak mikdarlanm ortaya koydular, işte bu manalardan dolayı bu bölüm "feraiz" is­mi ile hususiyet kazanmıştır.
trs: Lügâtta, beka, bakiye, kalıntı demektir. Vâris de, baki (kalan) de­mektir. Baki kelimesi Allah'ın da isimlerinden biridir. Bütün mahlukât yok olduktan sonra O kalacaktır. Vâris, miras bırakandan sonraya kaldığı için bu ismi almıştır. Istılahta İrs "Hilâfet yolu ile bir kimsenin yâni ölünün malının diğerine intikal etmesi"dir.
Vâris: Ölenin malı kendisine intikal eden mirasçısıdır. Vârisin çoğulu verese gelir.
Muris: Miras bırakan ölü.
Asabe: Sözlük anlamı ? asabe (hukuk terimi)bir kimsenin erkek tarafından yakınları. islâm miras hukukunda payları belirtilmemiş olan fakat pay sahipleri paylarını aldıktan sonra terekenin geri kalanının tamamını alan, kendisiyle eşit pay sahibi kadınlar varsa onlarla terekeyi ikili-birli bölüşen, pay sahibi hiç kimse yoksa terekenin (mirasın) tamamını alan erkekler.
Asabe: 1- Neseben asabe, 2- Sebeben asabe diye iki kısma ayrılır:
Neseben asabe: Ölüye neseb (soy) yönünden yakınlığı olanlardır.
Sebeben asabe: Azad edilen kölenin efendisi ile onun binefsihi (aslen) asabesinden olan erkeklerdir.Ashâb-i red: Neseb yönünden ferâiz sahiplerinden olan ve kendilerin­den başka asabe bulunmadığı takdirde hem muayyen hisseleri alan, hem de geriye kalan hisselere, geri çevrilip verilmesi = (red) suretiyle hak kazanan kimselerdir. Koca veya zevce ile beraber bulunan kız gibi.Ashab-i ferâiz (ferâiz sahipleri): Mirastan hisseleri Kur'an'la tayin edilen mirasçılardır ki dördü erkek sekizi kadın olmak üzere on iki kısımdır.
Tereke: Terk edilen şey demektir. Bir ölünün geride bıraktığı kendisine ait malına tereke denilir.
Tamamını alan yakınlarıdır.Zî rahm: Lügat manası itibarı ile karâbet ve yakınlık sahibi demektir. Bunun çoğulu "Zevi'l-erham" gelir, istilanda ise: Terekeden üçte bir, dörtte bir gibi belli bir hissesi olmıyan ve asabe de bulunmayan yakınlara ve akraba­lara" denilir.
[16]. Hisselerin, sahiplerinin karşısına yazılması için tercümede ufak bir yer değişikliği olmuştur (Mütercim).
Hacb: (Lügatte) Men etmek manasına gelir. Istılahta hacb ise: Muayyen bir şahsın terekedeki sehmini, diğer bir şahsın bulunmasından dolayı, tamamen veya kısmen men etmek (vermemek) demektir. (Fetvayı Hindiye)  
[17] Fâsid ced (dede): Ölüye nisbetinde ana dâhil olan dededir. Ananın babası,  babanın anasının babası gibi.
4) Ölünün dedelerine nisbet edilenler: Ana bir amcalar, teyzeler ve dayılar, bütün halalar (babanın kız kardeşleri), bütün amcaların kızları ve bütün bunların hepsinin çocukları ve onlara aracılarla bağlı olanlar.
Bu dört sınıftan birinci sınıf varken ikinci sınıf bir hak alamaz (SM).   
[18] Meselenin tashihi: Vârislerin hisselerini, hîçbiri hakkında küsurat meydana gelmeyecek şekilde ve mümkün olduğu kadar en az miktardan göstererek, terekeyi bölünebilir bir hale koymaktır.
[19] . Sayıların vefkı: İki sayıdan her bilinin ortak bölenleri ile ortak bölenlerin sayılara bölümünün neticesidir. Meselâ 15 ile 10 sayısının ortak bölenleri:  5'dir. 15: 5 = 3, 10: 5 = 2 eder. Bu durumda 3 sayısı 15'in, 2'de 10'un vefkı olur.
Avliyye: Sözlükte zulüm, haksızlık, yükselme, artma, haddi aşma anlamlarına gelen "avl" kelimesinden türeyen avliyye ıstılah olarak, vârislerin hisseleri toplamının terekenin ortak paydasını aştığı meseleye denir. Bir başka ifadeyle terekenin hisse sahiplerine hisseleri oranında paylaştırıldığında terekenin yetmemesidir.
[20] Muvafakat: İki sayıdan küçük olanı büyüğünü bölemez, fakat üçüncü bir sayı bu iki sayıyı ayrı ayrı bölebilirse bu iki sayı arasında muvafakat var denilir.