20 Haziran 2015 Cumartesi

9. İHTİYAR


İÇİNDEKİLER

SAYD
(AVCILIK)       
Avlanması Caiz ve Haram Olanlar
Avlanan Hayvanın
Yenilebilmesi İçin Gereken Şartlar
Köpek Yakaladığı Avdan Yerse
HAYVANLARIN KESİMİ 
Hayvanı Keserek Temize Çıkarmak İki Türlü Olur 
Etleri Yenilen ve Yenilmiyen Hayvanlar
KURBAN     
KURBAN Kime Farzdır
Hayvanın Temize     
Çıkarılmasında Kesilen Damarları
Etleri Yenilen ve     
Yenilmeyen Hayvanlar
Paylaşım
CİNAYETLER 
Kasden Öldürme
Kasde Benziyen Öldürme
Hata Yolu ile Öldürme
Hata Yerine Geçen Öldürme  
Sebeb Vererek Öldürme
Öldürme Keffâreti
KISAS    
Rehin ve Rahin
Uzuvlar Hakkındaki Kısas
Diyet Neden Verilir
ALINTI 
Hakkında Diyet Gereken Şeyler
ŞECCELER
BAŞ VE YÜZDEKİ YARALAR VE HÜKÜMLERİ       
ANA RAHMİNDEKİ ÇOCUĞU DÜŞÜRMEK     
Gurre ve Diyet
UMÛMÎ YOLA ÇIKARTILAN OLUK, DÜKKÂN      
HELA V.S. ŞEYLERİN HÜKMÜ       
Hayvanların Cinayeti     
Köle Ve Köle Hükmünde
Olanların Cinayetlerinin Hükümleri 
Kasâme /
Katili Bulmak İçin Yemin Verdirmek       
Meâkıl /
Diyetler ve Âkile     
Dereceleri İtibari ile Şu Kimseler Âkile Olurlar


**
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adı ile
Allah (c.c.) kime hayır murad ederse onu dinde derinleştirir.
(Tecrîd-i Sarîh)  
                     .

SAYD (AVCILIK)

Avlanması Caiz ve Haram Olanlar

1 – Öğretilmiş hayvanlar ve keskin oklar vasıtası ile yenilme­si helâl olan hayvanları yemek için, helâl olmayanları da derileri ve kılla­rı, için avlamak caizdir.
2 - Ava giden hayvanlar; yırtıcı hayvanlardan azı dişleri olanlar, kuşlardan da pençeli olanlardır.

3 - Avlanan Hayvanın Yenilebilmesi İçin Şu Şartlar Lâzımdır
  1. Avın yaralanmış olması, (yâni yaralanma tesiri ile ölmesi),
  2. Av hayvanı; salanın veya silâh atanın müslüman yahut ehli ki­taptan birisi olması,
  3. Hayvanı salarken yahut silâh atarken besmele çekilmesi,
4) Avın, insanlardan kaçan ve ele geçmeyen bir hayvan olması,
5) Avın, gözden ırak olmaması ve (hayvanın salıverilmesinden ya­hut silâhın atılmasından hemen sonra) başka bir işle uğraşılmayıp peşi­ne düşülmesi gerekir.
4 - Köpek ve benzerleri gibi azı dişli hayvanların talim görmüş ol­ması; avlarını yememeleri ile anlaşılır. Doğan, çakır ve bunlara benzer tırnaklı hayvanların talimli olduğu; salındıklarında buna uymaları ve çağırıldıklarında da geri gelmelerinden anlaşılır.
5 - Bir hayvanın talim görüp görmediğinin bilinmesi için bu işe ehil olan kimselere başvurulur. Bu konuda bir süre belirlemeye gerek yoktur. Hayvanın talim görmüş olduğuna karar verildikten sonra, avını yer yahut çağırıldığında geri gelmezse yeniden talimli olmadığına karar verilir ve bundan önce tuttuğu avdan arta kalan haram olur (SM).
6 - Avcı (silâhını atarken yahut hayvanını salarken) besmele çek­meği unutursa av yine de helâl olur.
7 - Birden fazla hayvana tek bir mermi atılırsa yahut köpek gönderilse de hayvanların hepsi veya biri avlanmış olsa, avlanan hayvanlar helâl olur. Veya köpek bir hayvana gönderilse, o da gidip başkasını tutsa, gönderilen yönde ise  helâl olur.
8 - Bir kimse köpeğini besmele çekmeden gönderir ve sonra besmele çekerek köpeğini teşvik ederse yahut bir Müslüman, köpeğini ava salar Mecûsî de onu teşvik ederse veya bunun aksi olursa köpeği salma haline itibar edilir.
9 - Köpek, yakaladığı avdan yerse bu hayvanın eti (köpeğin onu sa­hibi için değil de kendisi için tutmuş olacağından) yenilmez. Fakat kanı­nı içerse yenilir. Bir köpek diri hayvandan bir parça koparır ve atar son­ra hayvanı yakalar ve öldürür, bundan sonra da önceden koparıp attığı parçayı yerse bu avın eti yenilir.
Doğan kuşu yakaladığı avdan yerse bu avın etini yemek helâl olur.
10 - Bir avcı avını sağ olarak ele geçirirse, isterse silâhla vurmuş ol­sun o hayvanı kesmedikçe eti helâl olmaz.
11 - Bir avcının köpeğine, üzerine besmele çekilmemiş olan başka bir köpek yahut bir Mecûsînin köpeği veya eğitilmiş olmayan bir köpek ar­kadaşlık yapsa tutulan av yenilmez.
12 - Bir hışırtı duyup insan olduğunu zannederek ona silâhını çe­ker veya köpeğini salarsa ve bir de baksa ki o bir avdır,  bunun eti yenilir.
13 - Vurulan av hayvanı; suya düşerse yahut önce bir dama veya uçurum bir araziye düşer veyahut da mızrağın (dikilmiş olan) demir ucu üzerine düşse ve sonra da yere yuvarlansa bu avın eti yenilmez. Fakat başlangıçta yere düşen hayvanın eti yenilir.
Avlanan su kuşunun yarasına su isabet ederse eti yenilmez[1][1]. Su isabet etmezse yenilir.
14 - Çamurdan yapılmış yuvarlak saçma, taş ve sopa ile kenarları ince ortası kalın olan okun enine dokunması ile öldürülen hayvanların etleri yenilmez. Eğer bu çeşit okun keskin tarafı deriye isabet ederek yarıp içeriye nüfuz ederse hayvanın eti yenilir.
15 - Ava bıçak veya kılıç atılır ve ondan bir uzuv koparılırsa bu avın eti yenilir. Fakat kopan uzuv yenilmez. Kılıç veya bıçak atmakla hayvan ortadan ikiye bölünürse eti yenilir. Üç parçaya ayrıldığında eğer az olan kısım baş tarafında kalmışsa bu hayvanın da eti yenilir.
16 -Bir avcı, avını  ağır şekilde yaralasa, sonra başka bir avcı ona atıp öldürse hayvanın eti yenilmez ve ikinci avcı, birinciye, noksan­sız yaralı kıymetini öder. Birinci ağır yaralamamışsa eti yenilir ve bu se­fer av ikinci avcının olur.

HAYVANLARIN KESİMİ

Hayvanı Keserek Temize Çıkarmak İki Çeşit Olur

a)    İhtiyarî olarak kesim ki: Hayvanı boğazından ve göğsündeki ke­sim yerinden kesmektir.
b)    Izdırarî kesim (çaresizlik ve acz hâlinde) ki: Hayvanı rasgele herhangi bir yerinden kesmektir.
18 - Gerek ihtiyarî ve gerekse ızdırarî her iki şekilde de besmele çe­kilmesi ve kesenlerin Müslüman yahut ehli kitaptan olmaları şarttır. Besmele çekilmesi unutulursa hayvan yine helâl olur.
19 - Bir hayvan yatırılıp da besmele çekildikten sonra vaz geçilip o besmele ile başka bir hayvan kesilirse etini yemek helâl olmaz. Fakat besmele çekildikten sonra bıçağın değiştirilmesi zarar vermez.
20 - "Bismillah, Allah’ım falanın namına kabul et" demek gibi Allah’ın isminin yanında başkasının da isminin bulunması mekruhtur.
21- Deveyi, boğazın göğse bitiştiği yerinden, sığır ve davarı da bo­ğazından kesmek sünnettir. Bunun aksi yapılır da deve boğazından, sı­ğır ve davar da boğazın göğse bitiştiği yerinden kesilirse etleri yenil­mekle beraber mekruh olur.
22 - Hayvanın Temize Çıkarılmasında Kesilen Damarları 
a)    Nefes borusu,
b)    Yemek borusu,
c)    İki şah damarıdır. Bu dördünün kesilmesi ile hayvanın yenilmesi helâl olur. Bu dördünden (herhangi) üçünün kesilmesi ile de hayvanın eti yenilir (S).
23 - Kan akıtan ve şah damarlarını kesen her âletle hayvanı kes­mek caizdir. Ancak yerinde duran diş ve tırnakla yani, bir insan kendi diş ve tırnağı ile bir hayvanı boğazlarsa bu caiz olmaz. Bıçağı bilemek müstehaptır.
24 - Bıçağı iliğe kadar vardırmak veya başı koparmak sureti ile yapılan kesmede, hayvanın eti yenilmekle beraber mekruh olur. Hayvan soğumadan önce derisini yüzmek de mekruhtur.
25 - Vahşî av hayvanlarından ehlileşenlerin temize çıkarılması an­cak kesilmeleri ile olur. Ehil hayvanlar da vahşileşince temize çıkarıl­maları ızdırarî (yani avda olduğu gibi denk gelen yerlerinden vurulma­ları ve yara almış olmaları ile) olur.
26 - Kesilen bir hayvanın karnından ölü yavrusu çıkarsa bu yavru­nun eti yenilmez (SM) [2]
27 - İnsan ve domuzdan başka eti yenilmeyen bir hayvan kesildiği zaman derisi ve eti temiz olur.


28 - Yırtıcı hayvanlardan azı dişi olan her hayvanın ve uzun tır­naklı kuşların etleri helâl değildir.
29 - Ehil eşek, katır ve at (SM) etleri helâl değildir [3].
30 -a. Akbaba, Lori, karga, keler, kaplumbağa ve haşarat yemek mekruhtur [4].
       b. Ekin kargası, saksağan, tavşan ve çekirge yemek helâldir.
31 -Balık cinsinden başka diğer su hayvanları yenilmez. Kendi kendine ölüp su üstüne çıkan balıklar da yenilmezler.

KURBAN

KURBAN Kime Farzdır 

32 - Kurban kesmek;
a)    Zengin,
b)    Mukim,
c)    Hür olan her Müslümana vaciptir.
33 - Koyun ve keçi, bir kişi için kurban olur. Hepsi de Müslüman olup kurban kesmeyi azmettiklerinde yedi kişinin bir sığır veya deve­yi kurban etmesi caizdir. Bir kimse kurban için bir sığır satın alsa da sonra ona altı kişiyi ortak etse caiz olur.

*

Kurbanın Eti Ve Paylaşım


34 - Ortaklar eti tartı ile bölüşürler.
35 - Kurban, sadece deve, sığır koyun ve keçiden olur. Yaş bakımın­dan hac esnasında kesilmeğe yeterli olan bunda da yeterli olur [5].
36 - Kurban ancak eyyânı-ü nahr denilen kurban bayramının ilk üç gününde kesilir. Bu günler Zilhicce ayının 10,11 ve 12. günleridir. Birin­ci gün kesmek daha iyidir. Bu günler geçince artık kurban kesilmez. Fa­kir olan bir kimse, kurban için bir hayvan satın almışsa müddetin geç­mesi ile bunu diri olarak tasadduk eder. Zengin ise ister bir kurban al­mış olsun, ister almamış olsun parasını sadaka olarak verir.
Kurban kesiminin vakti, bayramın birinci günü fecrin doğumu ile başlar. Ancak şehirde oturanlar bayram namazı kılınmadan önce kur­ban kesemezler.
37 - Kurban kesen, etinden yer, fakirlere ve zenginlere dağıtır ve evinde de alıkoyar.
38 – Kurbanı, ehli kitap (Yahudi ve Hıristiyan) tan birisine kestir­mek mekruhtur. Başkasının kurbanı izni olmadan kesilirse yine kur­ban yerine geçer (Z).
39 - İki kurban sahibinden her biri yanılıp diğerinin kurbanını kes­miş olsa caiz olur ve herkes kendi kurbanını kesilmiş ve soyulmuş olarak diğerinden alır ve hiç bir şey de ödemez. Kurbanları yedikten sonra far­kına varırlarsa helâlleşmeleri kendilerine yeter. Anlaşamazlarsa bir­birlerine etlerinin kıymetini öderler.

CİNAYETLER [6] 

40 - Hükümler; Cezayı gerekli kılan katil (adam öldürme) beş çeşittir:
a)    Kasden öldürme,
b)    Kasde benzeyen öldürme  (şibh-i amd),
c)    Hata yolu ile öldürme,
d)    Hata yerine geçen öldürme,
e)     Sebep vererek (bîsebebin veya tesebbüben) öldürme.


Kasden Öldürme 


41 - Kasden öldürme; kılıç, keskin taş, keskin kamış ve ateş gibi be­denin kısımlarını birbirinden ayıran âletlerle kasden vurup öldürmek­tir.
42 - Kasden vurup öldürmenin gerektirdiği hüküm; hem günâh ve hem de kısas cezasıdır. Ancak şu durumlarda kısas cezası düşmektedir:
a)    Maktulün velîlerinin katili af etmesi ile,
b)    Katilin rızası ile malından bir şey vermek karşılığında yapılan sulh atlaşmasına göre malın verilmesinin gerekmesiyle,
c)    Maktulün velilerinden birinin sulh olması veya affetmesi ile. Bu durumda mirasçılardan geriye kalanların diyetten hissesi âkile (katilin diyetini ödemekle mükellef tutulan akrabası, aşireti v.s.) üzeri­ne lâzım gelir,
d)    Babanın oğlunu öldürmesi gibi kasde benziyen öldürme yüzün­den kısas hakkını almak müteazzir olduğunda. Bu durumda üç sene içinde katilin malından diyetin ödenmesi lâzım gelir.
·        Kasden öldürmede ayrıca keffâret cezası yoktur.

Kasde Benzeyen Öldürme  

43 - Kasde benzeyen öldürme; Taş, sopa ve yumruk gibi vücudun cüzlerini, kısımlarını birbirinden ayıramayan (SM) âletlerle birisine kasden vurup öldürmektir. Bunun gerektirdiği hüküm; günâh kazan­mak keffâretini ödemek ve katilin âkılesinin diyet-i mügallazayı (ağır diyeti) yüklenmesidir.
Kasde benzeyen öldürme nefsi teleften gayrı şeylerde uzuvlar hak­kında kasıt sayılır. 

Hata Yolu ile Öldürme

44 - Hata yolu ile öldürme: Av zarını ile silâh atıp bir şahsı öldür­mek veya harbî = (düşman) diye bir müslümanı öldürmüş olmak yahut bir hedefe atarken kurşunun bir insana tesadüf etmesinden ibarettir. Bunun hükmü, keffâretini vermek ve âkılenin diyetini ödemeleridir. Bunda katile bir günâh yoktur.

Hata Yerine Geçen Öldürme


45 - Hata yerine geçen öldürme (Hata mecrasına câri kati): Uyu­yan bir kimsenin öteye beriye dönerek birisinin üzerine gelip onu öldür­mesi bunun misalidir. Hükmü bakımından, hata yolu ile öldürme gibi­dir.

Sebep Vererek Öldürme  

 

48 - Sebep vererek öldürme  (Bîsebebin kati): Bir kimsenin kendi­sinin mülkü ve finâsı (evinin önü ve civarı) olmıyan yerde kuyu kazma­sı ve taş yığması ve bunların da bir insanın ölümüne sebebiyet vermesi şekillerinde olur.
Bu suçun gerektirdiği ceza, yalnız âkılenin diyet vermesidir. Başka herhangi bir cezası yoktur.                                 
47 - Sebep vererek öldürme hariç diğer hepsinde de katil mirastan mahrum edilir.
48 - Bir kimsenin kuyuda açlıktan veya üzüntüden ölmesi hederdir. (SUT.

49 - Öldürme keffâreti

Mü'min bir köle azad etmek buna güç yetiremeyenlerin de iki ay ar­ka arkaya oruç tutmalarıdır.

KISAS


50 - Hür veya köle olan bir insan karşılığında hür bir kâtü öldürü­lür.
51 - Öldürülen kadın karşılığında erkek katil öldürülür.
52 - Öldürülen büyüğe karşılık küçük öldürülür.
53 - Zimmîye (F) karşılık müslim öldürülür. Fakat müste'mene karşılık Müslüman ve Zimmî öldürülmez.                               
54 - Müste'men  (emannâme, yâni pasaport alarak İslâm ülkesine gelen kimse) karşılığında müste'men öldürülür.
55 -Sağlam vücutlu olan bir katil, müzmin hasta, âmâ mecnun, uzuvları noksan bir insan karşılığında ölüme mahkûm edilir.
56 - Oğluna karşılık baba öldürülmez. Kölesine, oğlunun kölesine ve mükâtebine karşılık efendi ölüme mahkûm edilmez.
57 - Bir kimsenin, babası aleyhine kısasa mirasçı olması ile kısas düşer. Hangi tarafdan olursa olsun bu hususta anne, dedeler ve nineler-baba gibidirler.
58 - Bir adamı kasden yaralayıp da o yaralı bundan ölürse, yaralıyana kısas cezası tatbik edilir.
59 - Kısas ancak kılıçla icra edilir.
60 -Babanın (oğlunu) efendinin (kölesini öldürürken kendilerine yardımcı olan) ortaklarına, hataen öldürene ortaklık yapana, sabinin ve mecnûnun ve öldürmesi ile kısas gerekmeyen her hangi bir kimsenin or­tağına kısas cezası verilmez.

Rehin ve Rahin

61 -Rehine verilen köle öldürülünce râhin ile mürtehin  (rehin ve­ren ile alan) bir araya gelmedikçe kısas yapılamaz.
62 - Borcuna yetecek malı bulunan mükâteb köle öldürüldüğü za­man mevlâsından başka vârisleri varsa asla kısas yapılamaz. Borcuna
Hz. Peygamber (S.A.V.): "Kılıçtan başkası ile kısas yoktur" der. Kılıçtan silâh kastedilir (Ibni Mâce, Diyât, 25).
Mükâteb köle borcuna yetecek mal bırakmamışsa kısas hakkı mevlânın olur. Öldürüldüğünde borcuna yetecek malı bulunur ve efendisinden başka da mirasçısı ol­mazsa kısası talep hakkı efendi  (mevlâ) nin olur (M).
63 - Maktulün mirasçılarının bir kısmı büyük bir kısmı da küçük olduğu zaman, kısas isteme hakkı büyüğün olur (SM).
64 - Çocuğun veya bunağın  velisi öldürülünce kısas is­teme yahut da sulh olma hakkı babanın veya hâkimin olur. Bunların af etme hakları bulunmaz.
65 - Vasinin sulh olmaktan başka hakkı yoktur.
66 - Boğazı sıkmaktan veya suda boğmaktan dolayı kısas cezası verilmez (SM).
67 - Bir kişiye karşılık bir topluluk öldürülür. Bir topluluğa karşılık da yeter olarak bir kişi öldürülür. O topluluktan birinin velisi, katili öl­dürürse diğer velilerin hakları düşer.
68 - Birisine kasden silâh atıldığında kurşun onu delip başka biri­ne geçer ve her ikisi de ölürse birincinin ölümü kasden, ikincinin ölümü hataen olur.

Uzuvlar Hakkındaki Kısas


69 - Uzuvlar mafsaldan kesildiğinde; onlara taallûk eden diyetler arasında denklik ve uzuvların birbirine denk ve eşitliği olmadıkça uzuv­lar hakkında kısas icra edilmez.
70 - Dilde ve sünnet yerinden kesilmiş olmadıkça tenasül uzvu hakkında kısas icra edilmez.
71 - Dişten başka diğer kemiklerde kısas yoktur. Çıkarılan dişe karşılık diş çıkartılır. Kırılan dişe karşılık da o miktar dişten eğelenir.
72 - Göz için kısas yoktur. Ancak göz yerinde olup görmesi noksanlaştırılmışsa bu cinayeti işleyenin yüzüne yaş bir pamuk konulur ve gör­mesi noksanlaştırılıncaya kadar gözü kızgın bir aynaya karşı tutulur.
73 - Bir el karşılığında birden fazla el kesilmez. Diyet vermek gere­kir.
74 - Bir kimse, iki adamın sağ ellerini keserse, onun da sağ eli kesi­lir ve aralarında paylaşılmak üzere diğer kolun diyeti alınır. Yalnız bun­lardan biri öteki olmadan caninin kolunu kesmişse orada bulunmayan tek başına kolunun diyetini alır.
75 - Kesenin eli sakat veya parmaklan eksik olursa eli kesilen di­lerse kusurlu eli kestirir, dilerse de elinin diyetini alır. Baş yaralayan  küçük başlı olursa durum yine böyle olur. Büyükbaşlı olduğunda yara alan isterse yarası kadar kısas ettirir, isterse de yarasının diyetini alır.
76 - Bir kimse hata ile diğerinin elini keser, sonra iyileşmeden onu kasden öldürür veya eli iyileştikten sonra hata ile öldürür yahut elini kasden keser sonra hataen öldürür veya iyileştikten sonra kasden öldü­rürse her iki durum ile de cezalandırılır.

77 - Başkasının elini kesen kimse bu yaradan af edildikten sonra yaralı ölürse kesenin, malından diyet vermesi lâzım gelir. Kesen, yara­dan ve yaranın doğuracağı şeylerden af edilmişse bu, tüm kendisi hak­kında af demektir. Baş ve yüzdeki yaralar da kesikler gibidir (SM).
78 - İki veliden biri hazır bulunup öldürme hâdisesi üzerine delil getirmiş olsa ve sonra diğer veli gelse yeniden delil getirmesi gerekir (SM).
79 - İki kişiden her biri ayrı ayrı kendisinin öldürdüğünü ikrar etse maktulün velisi de,  "onu ikiniz öldürdünüz" derse her ikisini de öldürt­mek hakkına sahip olur. Eğer ikrar yerine şehâdette bulunursa bu bâtıl olur.
80 - Bir Müslümana silâh atıldığında -Allah korusun- Müslüman o anda dininden döner ve sonra da kurşun ona varırsa (merminin hedefe ulaşma anındaki hâle değil de, silâh atma haline itibar edildiğinden) di­yet lâzım gelir (SM). Eğer dinden dönmüş olan birisine silâh çekildiğin­de Müsülman olsa hiç bir şey gerekmez.
Bir köleye silâh çekilir ve efendisi de peşinden   [7] onu azad ederse, kıy­metini ödemek lâzım gelir (M).
81 - Diyet-i Mügailaza (ağır diyet):  2, 3, 4, ve 5 (M) yaşındaki dişi develerden 25'er tane olmak üzere 100 deveden ibarettir.
82 - Diyet-i gayri Mügailaza (hafif diyet): İki  yaşına giren erkek deveden 20, iki yaşma girmiş dişi deveden 20, üç yaşma girmiş dişi deve­den 20, dört yaşına giren dişi deveden 20, beş yaşına girmiş dişi deveden de 20 olmak üzere toplam 100 devedir. Yahut 1000 dinar veya 10.000 dirhemden ibarettir.                                   

Diyet Neden Verilir

83 - Diyet altın, gümüş ve deveden başkası ile verilmez (ŞM).
84 - Kadınların diyeti, erkeğin diyetinin yarısıdır.
85 - Diyet-i mügailaza (ağır diyet) ancak deveden verilir.
86 - Bir Müslim ile bir Zimmînin diyeti eşittir.

*

ALINTI 

Diyet: Ölüm veya yaralama ile sonuçlanan bir suç işlendiğinde, kısas istenmediği veya kısasın mümkün olmadığı durumlarda, mal olarak verilmesi gereken bedele "diyet" denilmekte. Diyet bir bakıma para cezasıdır. Kısas istemeye hakkı olanların hepsinin veya birisinin bundan vazgeçip diyet istemesi veya kısası uygulamak için bulunması gereken şartlardan birisinin eksik olması veya kısasın diğer bir sebepten mümkün olmaması hallerinde Diyet uygulanabilmekte. Demek ki, diyet cezası, kısasa tabi suçların yanlışlıkla işlenmesinde veya kasten işlenip de kısas cezası şartlarının gerçekleşmediği, kanun koyucunun ceza miktarını belirlediği cezalardır. İnsanın azalarına karşı tecavüz ve yaralama halinde ödenmesi gereken tazminata erş denir. Eğer önceden bedeli saptanmamış bir yaralama ile karşı karşıya ise, hakim yaralananı bir köle kabul ederek, yaralama ile değerinde meydana gelen eksiklik oranında tam diyetin bir yüzdesine hükmeder. Buna "hükümet" adı verilir. Örneğin; köle olsaydı değeri 100 kuruş edecek olan bir adam yaralanmadan ötürü artık 90 kuruş edecekse demek ki değerinin % 10 unu yitirmiştir. O halde, ölüm diyetinin %10 unu suçlu, mağdura ödeyecektir.
Diyet, deve, gümüş veya altın olarak ödenir. İslamiyet'ten önce bilerek ve isteyerek öldürmenin diyeti 10 dişi deve iken sonradan 100 dişi deve olmuş ve miktar Hz. Muhammed (SAS) tarafından da kabul edilmiştir. Bazı hadislerde diyet miktarı 1000 dinar altın, 12.000 dirhem gümüş, hatta 200 sığır, 2000 koyun veya 200 (2000 olacak- akn) elbise olarak da geçer.
Öldürmenin kasten veya hataen olması, diyet olarak verilecek develerin sayısını etkilemese de cins ve evsafını etkiler. Kasten ve kasta benzer öldürmede deveden verilecek diyet, çoğunluğun görüşüne göre bir, iki, üç ve dört yaşını tamamlamış develerin her grubundan yirmi beşer olmak üzere 100 dişi devedir. Hataen adam öldürmede ise, develerin vasfı daha hafifletilmiş ve yukarıda belirtilen dört gruptan yirmişer dişi deve ile bir yaşını tamamlamış yirmi erkek deve olarak belirlenmiştir.
Kadının diyeti, erkek diyetinin yarısıdır. Diyet; üç yılda üç taksitte ödenir. Öldürülen kölenin diyetinin değil kıymetinin tazmini gerektiği şeklindeki geleneksel düşünce İslam döneminde de devam etmiştir. İslam hukukunda cezalar genellikle şahsidir. Ancak cezaların şahsi olmadığını veya kollektif olduğunu gösteren iki müessese vardır. Bunlardan birisi Akile diğeri Kasame'dir.
Akile: Kasıt unsuru bulunmayan bir öldürme veya yaralama hadisesinde suçlu adına diyet ödemeyi yüklenen şahıslar topluluğu olarak tanımlanabilir.
İslam ceza hukukunun karakteristik bir müessesesi olan akile, İslam'ın ilk zamanlarında temelde kabile yardımlaşmasına dayanırken, hemen ardından görülen hızlı İslam yayılışına bağlı olarak değişen sosyal yapıya intibakı söz konusu olmuş, bunun üzerine teoride birtakım değişikliklere uğrayarak bir gelişme göstermiştir.
Akile bir bakıma;  Suçlunun bu suçu işlemesine engel olmadığı için diyet ödemek suretiyle cezalandırılmasıdır. Diyetin bu şekilde akilelerce ödenmesi zorunluluğu, bir bakıma yardım,
bir bakıma da cezalandırma niteliğindedir. Nitekim diyet, akile tarafından ödenince, hem mağdurun hakkı karşılanmış, hem de suçlunun kötü duruma düşmesine meydan verilmeyerek sosyal bir yardım sağlanmış olmaktadır. Akile fertlerine yükletilecek diyet, onları iktisaden kötü duruma düşürmeyeceği biçimde hâkim tarafından servetlerine göre bölünür. Akile
borcunu 3 yıl içinde ve üç taksitte ödeyebilir.
Diyetin bir ceza mı yoksa tazminat mı olduğu konusu uzun zamandır tartışılmakla birlikte diyet kan bedeli ve tazminat olma özelliğini daima korur. Diyetin ceza olma yönü, ödemesiyle failin şahsen borçlu olduğu kasdi, kısmen de kasıt benzeri öldürmelerde daha belirgindir. Akilenin ve üçüncü şahısların ödemeyi üstlendiği durumlarda ise artık diyet bir cezadan
çok tazminat ve sosyal sigorta görünümündedir.
Alıntı- İSLAM HUKUKUNDA SUÇLAR VE CEZALAR
Dr. İlhan AKBULUT ‘tan akn

Hakkında Diyet Gereken Şeyler 

87 - Bir insanın ölümüne karşılık tam diyet vardır.
88 - Burun, tenasül uzvu ve tenasül uzvunu sünnet yerinden kes­menin, aklı gidermenin, koklama, tatma, işitme, görme duygularını yok etmenin, dilin; konuşmaya engel olduğunda dilin bir kısmının, cinsî te­masa mâni olduğunda sulbün yahut meni kesilmesinin veya kambur­laştırmanın ve cinsî temas esnasında kadının temas yolu ile idrar yolu arasını yırtıp sidiğini tutamaz hale getirmenin, bütün bu sayılanların bir insanın öldürülmesi gibi tam diyeti vardır.
89 - Hata yolu ile bir insanın elini kesen ve iyileşmeden önce yine hata ile onu öldüren kimsenin tek bir diyet vermesi lâzımdır.
90 - Bedende çift olan (göz, kulak, el, ayak vs. gibi) uzuvlardan her ikisinin diyeti bir insanın tam diyetine eşittir. Çift uzuvlardan birinin diyeti ise tam diyetin yarısıdır.
91 - Sayıları (göz kapakları ve kirpikleri gibi) dörder olan uzuvlar­dan her birinin diyeti tam diyetin dörtte biri (1/4) ne eşittir.
92 - Her bir parmağın diyeti tam diyetin onda biri (1/10)’dir ve bir parmağın diyeti, o parmağın mafsallarına taksim edilir. Avuç, parmak­lara tâbi olur.
93 - Her dişin diyeti, tam diyetin yirmide biri (1/20)’dir. Sökülen dişin yerinden yeniden bir diş çıkarsa diyet düşer.
94 - Başın saçları kazıldığında yerine saç çıkmazsa diyeti verilir. Sakal, kaşlar ve kirpikler de saçlar gibidir.
95 - Sakatlanan el ve görmesi noksanlaşan göz için de diyet vardır.
96 - Bıyıklar, kösenin sakalı, erkeğin memesi, hadım yapılmış ve iktidarsız kimselerin tenasül uzvu, dilsizin dili, sakat olan el, görmeyen göz, topal ayak, çürümüş diş, fazla olan parmak, sağlam oldukları bilin­mediği zaman çocuğun gözü, dili ve tenasül uzvu, bütün bu sayılanlar için miktarı belli olmayıp ehli vukufun tayin edeceği bir diyet lâzım gelir.
97 - Dirsekten el ayasına kadar olan kısmın yarısından kesildiği zaman, el ayası için yarı diyet, oradan yukarısı içinde ehli vukufun tayin edeceği diyet ödenir.
98 - Bir parmağın kesilmesinden diğer parmak da işlemez hale gel­se veya sağ elin kesildiğinde sol el de sakatlansa kısas lâzım gelmez (SM).
99 - Çocuğun ve delinin kasden işledikleri cinayetler hata yerine geçer.

ŞECCELER

(BAŞ VE YÜZDEKİ YARALAR VE HÜKÜMLERİ


100 - Şecce adını alan baş ve yüzdeki yaralar on çeşittir:
a)    Hârısa, kan çıkmayacak şekilde yalnız derinin yırtılması,
b)    Dâmi'a, üzerinde gözyaşı kadar kanın çıktığı yara,
c)    Dâmiye, kan çıkartan bir yara,
d)    Bâzı'a, deriden başka biraz da et kesilmiş olan yara,
e)    Mütelâhime, epeyce etten kesilmiş olan yara,
f)       Simhak, kemiğin üzerindeki zara denilir. Bu zara kadar açılmış olan yaraya da bu ad verilir.
g)    Mûziha, kemiği meydana çıkartan yara,
h)    Hâşime, kemiğin kırılmış olduğu yara,
i)       Münakkıle, kemik kırıldıktan başka, yerinden de kaymış olma­sıdır.
j)       Amme, bu yarada, dimağ ile kemik arasındaki zar meydana çı­kar.
101 - Mûziha denilen yedinci kısımda yara kasten açılmışsa kısas lâzım gelir. Mûzihadan önce yer alan altı çeşit yaradan dolayı kısas gerekmeyip "Hükûmet-i adi" denilen bilirkişinin tayin edeceği bir diyet verilir. Mûziha hata ile açılmışsa tam diyetin yirmide biri (1/20) alınır.
102 - Hâşiminin diyeti, tam diyetin onda biri (1/10) dir.
103 - Münakkılenin diyeti, tam diyetin onda biri (1/10) ve ayrıca onda bir diyetin yarısıdır.
104 - Amme denilen yaranın diyeti, tam diyetin üçte biri (1/3) dir.
105 - Câife denilen yaranın diyeti de, amme denilen yara gibi tam diyetin üçte biri (1/3) dir. Eğer yara içeriye kadar nüfuz etmişse tam di­yetin üçte ikisi (2/3) alınır.
106 - Şecce adı altında toplanan yaralar baş ve yüzde açılan yara­lardır. Câife ise karın, yanlar ve sırttaki yaraların adıdır. Bunlardan başka yaraların diyeti ehli vukufun takdiri ile tayin olunur.
107 - Hükûmet-i adi (bilirkişinin takdiri) şöyle olur: Yaralı, bir köle gibi kabul edilerek bir kere yaradan salim, bir kere de o yara ile ku­surlu olduğu düşünülerek iki ayrı kıymeti takdir edilir. Yaranın, sağlam olarak takdir edilen kıymetten düşürdüğü miktar diyetin miktarı olur ki, bu hükûmet-i adi olmuş olur.
108 - Başı yaralanan kimsenin aklı veya başının saçları kaybolur­sa mûziha denilen yaranın diyeti,  bunun diyetinde dâhil olur. Eğer işit­mesi yahut görmesi veya konuşması kaybolursa buna mûzihanın diyeti dâhil olmaz, onun diyeti ile beraber ayrıca mûzihanın da diyetini öde­mek gerekir.
109 - Mûziha adlı yaradan ve diğer uzuvlar yüzünden gereken  kı­sas, bunlar iyileşmedikçe yerine getirilmez. Baştaki yaraya et gelir ve saç çı­karsa diyet düşer (S).

ANA RAHMİNDEKİ ÇOCUĞU DÜŞÜRMEK 


110 - Karnına vurulan kadın, çocuğunu [8] ölü olarak düşürürse, ço­cuk erkek olsun kız olsun vuranın, âkılesi gurre adı ile anılan 50 dinar tazminatta bulunur. Eğer çocuk sağ olarak düştükten sonra ölürse, âkılenin tam diyet, vuranın da ölüm keffâretini ödemesi gerekir.

Gurre ve Diyet


111 - Kadın çocuğunu ölü olarak düşürdükten sonra kendisi de ölürse; kadın için diyet, çocuk için de gurre verilir. Kadın öldükten sonra çocuğunu da ölü olarak düşürürse; kadın için diyet gerekirken, çocuk için herhangi bir şey gerekmez.
112 - İkiz ölü çocuk düşürmenin iki gurresi vardır. Biri ölü diğeri sağ olarak düşürülür ve sonra o da ölürse ölü doğan için gurre, diri doğan için de bir tam diyet verilir.
113 – Gurre, bir sene içinde ödenir.
114 -Yaradılışının birazı ortaya çıkmış, fakat tamamlanmamış cenin için de gurre ödenmesi lâzım gelir.
115 - Ölü olarak düşürülen bir cenin için ölüm keffâreti ödenmez.
116 - Çocuk düşürme cinayetinden dolayı ödenen tazminat, çocu­ğun mirasçılarına intikal eder.
117 - Düşürülen çocuk bir cariyenin çocuğu olup erkek ve hem de canlı olarak düşürülmüşse; çocuğun kıymetinin yirmide biri (1/20), kız ise kıymetinin onda biri (1/10) tazmin edilir.

UMÛMÎ YOLA ÇIKARTILAN

OLUK DÜKKÂN HELA V.S.

ŞEYLERİN HÜKMÜ 


118  - Bir kimse umuma ait yola, aydınlanma yeri, oluk, helâ, dükkân çıkartırsa, bu yaptığını kaldırması için herkesin on­dan davacı olmaya hakkı vardır.
119 - Umumî yola çıkartılan ve yapılanlar, bir kimsenin üzerine dü­şer de öldürürse, yapanın âkılesi (diyetini ödemekle mükellef tutulan­lar) üzerine diyet gerekir.
120 -Oluğun duvar üstündeki kısmı isabet edip öldürmüşse tazmi­natta bulunmak gerekmez. Fakat yola uzanan tarafı değerse tazmini lâzım gelir. Her ki tarafı da isabet eder veya hangi tarafın isabet ettiği bilinmezse yarım diyet ödenir.
121 - Yola yapılanlardan hiç kimse zarar görmüyorsa sahibi ondan faydalanır. Fakat bir kişi bundan zarar görüyorsa kullanmak mekruh olur.
122 – Çıkmaz Sokak ahalisinden bir kimsenin, ortakların iznini al­madan yola doğru bir şey yapmaya hakkı yoktur.
123 - Yola ateş koyan kimse, ateşin o yerde yakmış olduğunu öder.
124 - Bir insanın duvarı, umumî yola doğru meyleder ve Müslünıan olsun Zmmî olsun bir kimse ondan duvarı yık­masını ister de, yıkılması mümkün olan bir zaman içinde yıkmaz ve dev­rilip zarara yol açarsa bu zarar tazmin edilir. Eğer duvar başlangıçta meyilli olarak yapılmışsa devrilip telef ettiği şey önceden dâva edilme­miş olsa bile yine tazmin olunur.

Hayvanların Cinayeti 
125 - Hayvana binen, onun ön veya arka ayaklan ile basıp telef etti­ği şeyi öder. Fakat kuyruğu veya arka ayakları ile vurup telef et­tiğini ödemez.
126 - Hayvan yolda yürürken pisliğini yapar veya bunun için durdurulursa pislik sebebiyle telef olan, şeyi ödemek yoktur. Başka şey için durdurulmuşsa telefatı ödenir.
127- Hayvanı yedeğinde götüren arka değil, fakat ön ayakları ile do­kunup telef ettiğini tazmin eder. Hayvanı önüne katıp götüren de bunun gibi ön ayakları ile yaptığı zararı ödemede bulunur.
128 - Bir kimsenin bindiği hayvan, ön ve arka ayakları ile araların­da yakınlık olan birisini basıp öldürürse mirastan ve vasiyetten mah­rum kalır ve keffâretini de ödemesi gerekir.
129 – Birisinin binmiş olduğu hayvanı (emri olmadan) başkası kır­baçlar ve hayvan anîden birisini ezerse zararı ödemek kırbaçlayana dü­şer.
130 - Bir hayvanı, birisi önüne katıp sürer, diğeri de o hayvanı yede­ğine alırsa veya birisi önüne katıp sürer, diğeri de binerse zararı her iki­si de öderler.
131 - İki atlı veya iki yaya çarpışıp ölseler, her ikisinin de âkilesi di­ğerinin diyetini öder.
132 - İki kişi karşılıklı bir ipe asılıp ip kopsa ve ölseler bakılır; eğer, sırt üstü düşmüşlerse heder olurlar, yüz üstü düşmüşlerse her birinin âkılesi diğerine diyetini verir. Biri sırt üstü diğeri de yüz üstü düşmüşse yüz üstü düşene arka üstü düşenin âkılesi diyetini öder ve arka üzeri dü­şüp ölenin kanı heder olur. Hariçten birisi ipi kesmişse ikisinin de diye­tini, kesenin âkılesi öder.

KÖLE VE KÖLE HÜKMÜNDE OLANLARIN 

CİNAYETLERİNİN HÜKÜMLERİ


133 - Köle, hataen bir cinayet işlerse efendisi: 1. Ya kölesini maktulun velisine verir ve o da köleye malik olur.  2. Ya da diyetini ödeyip kölesi­ni kurtarır, ikinci ve üçüncü cinayetini işlemesinde de durum yine böyle olur.
134 -  Köle iki cinayet işlerse efendi dilerse kölesini her iki maktu­lün velilerine verir ve onlar da cinayetin diyetinden her ikisine düşen miktarda onu paylaşırlar. Yahut efendi,  ikisinin diyeti karşılığında köle­sini kurtarır.
135 -Efendi kölesini, yaptığı cinayeti öğrenmeden önce azat etmiş­se kıymetinden ve diyet (erş)’den hangisi az ise onu öder. Habe­ri aldıktan sonra azat etmişse diyetin tamamını öder. Müdebber ve ümmü'l-veledin işlediği cinayetler için kıymetlerinin ve diyetlerinin hangisi az ise onu öder.
136 -Efendi, mahkeme kararı ile kıymetini ödediği halde; köle dö­nüp bir daha cinayet işlerse, efendi üzerine hiç bir şey gerekmez. Ancak ikinci cinayetin velisi, birinciye aldığı şeyde ortak olur. Efendi kıymetini mahkeme kararı olmadan vermişse ikinci cinayetin velisi dilerse ortak olur, dilerse de efendiden hakkını ister (SM). Bu durumda o da birinciye rucû eder.
137 - Köleyi hata ile öldüren onun kıymetini öder. Bu kıymet on bin dirhemi aşamayıp (S) bu miktardan on dirhem az olur. Cariyenin en yüksek kıymeti ise beş bin dirhemden on dirhem eksik ödenebilir. Köle­nin kıymeti bundan daha az olunca kıymeti ne ise o ödenir.
138 - Hür için takdir olunan diyet miktarı nisbetinde (kölenin de azaları için) kıymetine göre diyet takdir olunur.

KASÂME

(KATİLİ BULMAK İÇİN YEMİN VERDİRMEK) [9]


139 -Üzerinde öldürülme eseri bulunan her ölüye maktul denilir. Böyle birisi, bir mahallede bulunur ve katili de bilinmezse; katü (öldü­rülen) in velisi de o mahalle halkının yahut onlardan birinin, kasden ve­ya hata ile öldürdüklerini dava etse delili (şahitleri) de yoksa on­lardan 50 adam seçer. Her biri hâkim huzurunda: "Allah'a yemin ederim ki, onu ben öldürmedim ve öldüreni de bilmiyorum" diye yemin eder. Sonra o mahalle halkına ölünün diyetini ödemek cezası verilir.
140 -Bir mahallede ölünün gövdesi veya yarısından fazlası yahut başı ile beraber yarısı bulunursa yine (katili bilinmediğinde) mahalle hal­kına aynı muamele yapılır.
141 - Mahalle sakinleri 50 kişiyi doldurmazsa 50'ye tamamlamak için onlara yemin tekrar ettirilir.
142 - Yemin etmeğe yanaşmayan yemin edinceye kadar hapsedilir.
143 – Maktulün  velisinin yemini ile diyete hükmedilemez.
144 - Kasameye, çocuklar, mecnunlar, köleler, kadınlar katılmaz.
145 - Öldürülenin velisi, cinayeti o mahalle halkından başkaları­nın işlediğini iddia ederse, kasame onların üzerinden düşer. O mahalle halkının davalı aleyhine şahitlikleri de kabul edilmez (SM).
146 - Bir insanın sürdüğü hayvan üzerinde bulunan ölünün diyeti­ni; sürenin âkılesi öder. Yedeğine alan ve binen için de durum aynıdır.
147 - Bir insanın hanesinde bulunan katilden dolayı gerekecek kasame, hane sahibine ve orada bulunan âkılesi (S) üzerine düşer. Akilesi orada bulunmuyorsa hane sahibine yemin tekrar ettirilir. Diye­tini ödemek âkile üzerine düşmektedir.
148 - Ölü, iki köy arasında sesin duyulacağı bir mesafede bulunur­sa kasame daha yakın olan köye verilir.
149 - Ölü, bir gemi içinde olursa kasame, geminin sahip ve müret­tebatı ile içindeki yolculara lâzım gelir.
150 - Ölü mahalle mescidinde bulunursa kasame, o mahalle halkı­na verilir. Büyük selâtin camide ve büyük caddelerde bulunan ölülerin diyeti, devlet hazinesinden verilir ve bunlar için kasâme muamelesi ya­pılmaz.
151 - (Sesin işitilemeyeceği kadar uzak ve kimseye ait olmıyan) bir kırda veya Fırat nehrinin ortasında bulunan bir ölü heder olmuştur. Fa­kat nehrin kıyısında duruyorsa sesi işitilebilecek olan en yakın köye kasâme lâzım gelir.

Meâkıl

(Diyetler ve Âkile) 


152 - lileâkıl, ma'kule kelimesinin çoğuludur. Ma'kule; "diyet" de­mektir. Akile ma'kuleyi yâni diyeti ödeyen kimselerdir.
(Hata ve kasde benziyen öldürme gibi) cinayetin kendisine karşılık ödenmesi gereken her diyeti ödemek, akile üzerine düşmekte­dir [10].

153 - Dereceleri İtibari ile

Şu Kimseler Akile Olurlar 

a)    Ehl-i divan (Devlet hazinesinden maaş alan meslekî teşekkül mensupları). Katil böyle bir teşekküle mensub ise âkılesi de bu teşekkül mensuplarıdır. Diyet, bunların maaşlarından üç sene içerisinde tahsil olunur.
b)    Katil, ehl-i divandan değilse, âkılesi bağlı bulunduğu kabiledir (ki neseb itibarı ile onun as abesidirler). Bir kişiden, senede üç veya dört dirhemden fazla alınamaz. Bu mik­tarlardan daha az alınabilir. Bir kabilenin fertleri bu işe yetmediği za­man neseb itibarı ile en yakın kabileden onlara ilâve yapılır.
c)    Katil, sanat sebebi ile birbirlerine yardımcı olanlardan ise âkılesi, sanatından olanlardır. Anlaşmalarla yardımlaşanlardan ise, âkılesi antlaşmaya üye olanlardır.
154 - Katil, âkılesinden biri gibi diyet öder.
155 - Çocuklar, kadınlar, köleler, müdebber ve mükâteb köleler âkileye dâhil edilmezler. Gayri müslim, müslümana, müslüman da gayri müslime âkile olmaz. Zimmînin âkılesi olduğunda, diyetini ödemek on­lara düşer. Akilesi yoksa diyet, üç sene içerisinde malından ödenir.
156 -Kölelikten azad edilmiş olanın âkılesi, efendisinin âkılesidir. Velâ-i müvalât sahibi olan bir kimsenin âkılesi de mevlâsı ve mevlâsının kabilesidir.
157 - Lianla red edilen çocuğun âkılesi, annesinin âkılesidir. Bun­dan sonra baba çocuğun kendisinden olduğunu iddia ederse annenin âkılesi, babanın âkılesine rucû' eder.
158 - Akile, 50 dinar ve daha yukarısını öder. Bundan az olan diyet­ler caninin malından ödenir.
159 - Akile, caninin itirafı ile sabit olan bir cinayetin diyetini öde­mez. Şu kadar var ki suçunu ikrar eden caniyi tasdik eden âkile diyete katılır.
160 - Hür olan bir kimse; hata yolu ile köleye karşı bir cinayet işle­diği zaman, diyet yine âkılesinin ödemesi gerekir.

DİPNOTLAR
KELİMELER 


[1]. Yara'dan içeriye su girerek hayvanın sudan ölme ihtimali vardır (Mütercim).
[2]. İmam Ebû Yusuf ve Muhammed, yavru tam teşekkül etmişse yenilir diyorlar.
[3]. İmam Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre at eti yemekte bir mahzur yoktur.
[4]. Diğer bir takım fıkıh kitaplarında karga (leş yiyen siyah karga), keler, kaplumbağa ve haşaratın haram olduğu söylenir. (Bak. Mevkûfat, Ö. N. Bilmen)
[5]. Koyun ve keçinin bir, sığır cinsinin iki yaşında, devenin de beş yaşın­da olması gerekir.
[6]. Cinayet kelimesinin çoğulu cinayat gelir, içinde zarar bulunan, mah­zurlu her işe cinayet denilir. Bazen insan kendi kendine,  bazen da başkasına karşı cinayet işler. Başkasına karşı işlenen cinayet; onun nefsine (tüm hayatı­na) uzuvlarına, namusuna ve malına karşı olur. Bir insanın hayatına karşı işlenen cinayetlere kati (Öldürme), salb  (asma), hark  (yakma) adları verilir. Uzuvlara karşı işlenenlere de kat'ı (kesme), kesr  (kırmak), şec  (yaralama) gibi adlar verilir. Irz ve namusa karşı işlenen cinayetler iki kısımdır:
1.     Kazf (zina iftirası)dır. Bunun gereği had cezasıdır ki izah olundu. Diğeri gıybettir. Bu da insanı günaha sokar ve ahiret hükümlerindendir.
2.     Mala karşı işlenen cinayetler; gasp, emânete hıyanet ve sirkat (çal­mak) adı altında toplanır.
Cânî: Cinayet işleyen kimsedir.
Cürm ve cerime: Yapılması yasaklanan şey, günah demektir, Cürm iş-liyene mücrim denilir.
Cârih: Yaralayan, baş ve yüzden başka herhangi bir uzuvda yara açan kimsedir. Yaralanana mecruh denilir.
Ceza: Yapılan bir amele (bir işe) eşit karşılıkta bulunmaktır. Bu ba­kımdan mükâfatı da ukubeti de içine alır.
Ukubet Manası:  haps, dövme ve ba­zı işlerde serbestliği kaldırmak tarzında gerçekleşir.
Haps: Bir şahsı veya bir malı bir yerde gözaltında tutmaktır. Hapsin zıddı tahliyedir.
Aniden Katl: Öldürülmesi haram olan birisini kasden öldürmektir. Bunun zıddı hataen öldürmektir.
Mubaşereten Katl: Bir şahsın, diğerini ister kasden olsun, ister hata­en olsun bizzat kendisinin vurup öldürmesidir.  (Mubaşereten Katil: Doğrudan öldürme, doğrudan birisinin ölümüne neden olma- Parantez içindekiler bana akn ait. ) 
Tesebbüben Katl: Bir insanın ölümüne sebebiyet vermektir. Halka ait yol üzerinde kuyu kazıp buraya bir insanın düşüp ölmesi gibi.
Kısas: Katili, maktul karşılığında öldürmek veya yaralanan, kesilen bir uzuv karşılığında bu cinayeti işleyenlerin kini yaralamak veya kesmektir.
Kısasın meşruıyyeti kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Kur'an'da: "Ey iman edenler! Kasden öldürülmüş olanlar için, size kısas (misilleme) yapılmak farz kılındı." (Bakara, a: 178) deniliyor.
Meşruiyet: Geçerli olma, kanuna uyma.
Meşru Olan: Yasak olmayan demektir.
Hz. Muhammed (S.A.V.) de: "Öldüreni öldürürüz" (Bülûgu'l Meram) der.
Kısas hakkında icma olduğu gibi akıl ve hikmette bunu gerektirir.
Kısas ilkesi temelde bir şahsın işlediği suça eşdeğer şekilde cezalandırılması esasına dayanır. Yani bir kişi bir başkasının gözünü çıkardıysa gözü çıkartılır, dişini kırdıysa dişi çıkartılır, kolunu kopardı ise kolu kopartılır, öldüren öldürülür. (akn )
[7].  Diyet: Ödenen şeydir. Mal verilmesini gerektiren ölüm hâdiselerinde ölenin velilerine verilen mal diyet adını alır. Telef olanlardan sadece nefsin bedeli ve karşılığı olarak ödenen şey diyet olur. Ölüm hâdiselerinde diyetin verilmesinin büyük bir hikmeti vardır. O da insan yapısını ve zararını hederden korumaktır.
Diyet, kitap ve sünnet ile sabittir.
Kur'an'da: "Ölenin ehline belli bir diyet vardır" (Nisa, a: 92) buyurulur.
Hz. Peygamber de: "Mü'min bir kim­se için yüz deve verilecektir" derler.
Diyet, kâmile ve mügailaza diye ikiye ayrılır:
a) Diyet-i kâmile: Öldürülen şahsın nefsine bedel, caniden veya cânî ile beraber ailesinden alı­nan tam diyettir.
b) Diyet-i mügailaza: Kasde benzeyen öldürme suretinde olan bir ölümden dolayı verilmesi lâzım gelen diyettir. Bu, diyetlerin deve cin­sinden verileceği takdirde nazara alınır.
Ebû Yusuf ile Muhammed'e göre; diğer şeylerden de verilir. Buna göre sığırdan; 200, davardan 2000, elbiseden de izar ve rida bir elbise olmak üzere 2000 tane verilir.
  • Erkekle kadın arasında hayat ve yaşamak itibarı ile bir fark yoktur. Her ikisinin de kanı aynı derecede mukaddestir. Bir kadını öldüren erkek de onun kar­şılığında öldürülür. Kısas bakımından eşittirler.
  • Akilenin geçimi­ni temin etmede ve kazanmada daha becerikli, girgin ve güçlüklere daha tahammüllüdür. Yurdun müdafaasında harp meydanlarında daha çok iş yapar.
  • Erkeğin maddî yönünün fazlalığından diyeti de fazla olmuştur. (O. N. Bilmen - İslâm Hukuku).
 [8] Cenîn: Anne karnındaki çocuğa denilir.
Gurre: Bir terim olarak ana karnındaki ceninin, suç işleme yoluyla düşmesine sebep olan kimsenin ödeyeceği tazminat demektir.
Yani düşürülen bir ceninden dola­yı verilen malî tazminattır. Bu da Hanefî mezhebine göre; 50 dinar / 500 dir­hem gümüşten ibarettir.Câife: 1. İçe kadar işleyen yara. 2. Karın veya başın boşluğuna ulaşan yara.
İslâm'da insanın mal, can, ırz dokunulmazlığı gibi temel hakları vardır. Yaşama hakkı en başta gelir. Bu yüzden çocuk ana karnına düştüğü andan itibaren koruma altına alınmış, ona zarar verene bazı dünyevî veya uhrevî cezalar konulmuştur. Bir kimse ana, baba veya bunlardan başkası olsun hâmile bir kadının karnına veya sırtına veya yanlarına yahut başına yahut uzuvlarından bir uzvuna vurduğu veya onu dövmek, öldürmek, azarlamakla korkuttuğu zaman, kadın çocuğunu düşürürse iki durum akla gelir: Çocuk, ya ölü yahut diri olarak düşmüştür.

[9]  Kasâme: Yemin etmek manasına masdardır. Hukuk ıstılahı olarak katili
bilinmeyen ve üzerinde cinayet eseri bulunan bir maktul (öldürülen) ün bu­lunduğu yer ahalisinden elli kişinin âdete uygun olarak yemin etmeleridir.
Katil: Öldüren kimsedir.
Maktül: Öldürülen kimse.
 [10]. Buna göre âkile, kasten yapılan veya katilin itiraf ettiği yahut mal karşılığın­da sulh olduğu cinayetin diyetini ödemekle mükellef olmaz. Babanın oğlunu öldürmesi gibi kasde benzeyen öldürme yüzünden kısas icrasının mümkün ol­madığı cinayetler için de diyeti âkile ödemez.                                        
Âkile: Diyet ödeyenlerin hepsine birden verilen ad.İslam hukukunda bir cinayet nedeniyle, ödenmesi gereken diyeti üzerlerine alanların tümü.
Rucu: Dönme; geri dönme; cayma; sözünden dönme; sözünü geri alma.
Velâ-i Müvâlât: Nesebi meçhul birisi ile tes'sîs edilen yardımlaşma rabıtası, akrabalığı),
Teşekkül Etmek: Belirmek, belli bir biçim almak, oluşmak.
[11]. İhtilâf:  Ayrılık, anlaşmazlık, aykırılık,
îsâ: Vasiyette bulunmak ve bir vâsi tayin etmek demektir. Buna "tav­siye" de denilir.İtibar: Saygın, değerli,  kredisi olan.
Mûsî: Vasiyet eden.
Mûsâ bih: Vasiyet olunan mal veya menfaat.
Mûsâ leh: Kendisi için vasiyet olunandır. Bu bir şahıs olduğu gibi her­hangi bir hayır yönü de olabilir.
Vasiyet, kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Kur'an'da:"... Ancak bu hü­küm, yapacağınız vasiyeti ve borcu ödedikten sonradır." (Nisa, a: 12) deniliyor. 
Sahih: Gerçek, doğru, sağın, hakiki 
Vâsi: Bir kimsenin çocuklarının işlerinde veya mallan üzerinde tasar­ruf etmek üzere tayin edilen kimsedir. Vesayet, vâsilik demektir.
Vesâyâ:   Vasiyetin çoğuludur. Vasiyet, bir kimsenin yokluğunda veya ölümünden sonra bir işin kendi maslahatına uygun bir şekilde yapılmasını bir başkasından istemesidir. Borçların ödenmesi, ihtiyaçların yerine getiril­mesi, kendisinden sonra mirasçılarının maslahatına uygun işlerin yapılma­sı, vasiyetlerin yerine getirilmesi ve diğer şeyleri vasiyet etmek gibi. Meselâ, şöyle denilir. "Falan adam yolculuğa çıktı ve şunu vasiyet etti. Falan öldü ve şunu vasiyette bulundu."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder